وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَدًا ﴿٢٣﴾
23.Ve lâ tekûlenne li şey'in innî fâılun zâlike gadâ(gaden).
Bir şey hakkında “Ben, bunu yarın mutlaka yapacağım deme.”
إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا ﴿٢٤﴾
24.İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ raşedâ(raşeden).
Ancak Allah’ın dilemesiyle (yapacağım de). Ve unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Rabbimin beni (Allah’a) bundan daha yakın (daha üstün) bir irşad seviyesine ulaştırmasını umarım.”
وَلَبِثُوا فِي كَهْفِهِمْ ثَلَاثَ مِائَةٍ سِنِينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا ﴿٢٥﴾
25.Ve lebisû fî kehfihim selâse mietin sinîne vezdâdû tis'â(tis'an).
Onlar, mağaralarında 9 fazlasıyla 300 yıl kaldılar.