وَعَلامَاتٍ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ ﴿١٦﴾
16.Ve alâmâtin, ve bin necmi hum yehtedûn(yehtedûne).
Ve alâmetler (işaretler) ve yıldızla (devrin imamıyla) onlar, yol bulurlar (hidayete ererler).
أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لاَّ يَخْلُقُ أَفَلا تَذَكَّرُونَ ﴿١٧﴾
17.E fe men yahluku ke men lâ yahluku, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Yaratan kimse, yaratmayan kimse gibi midir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ اللّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٨﴾
18.Ve in teuddû ni’metallâhi lâ tuhsûhâ, innallâhe le gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve şâyet, Allah’ın ni’metlerini adet adet (tane tane) sayarsanız, onu sayamazsınız. Muhakkak ki O, Gafur’dur (mağfiret edendir), Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderendir).