إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُم بِهِ مُشْرِكُونَ ﴿١٠٠﴾
100.İnnemâ sultânuhu alâllezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî müşrikûn(müşrikûne).
Onun (şeytanın) sultanlığı (yaptırım gücü) sadece ona (şeytana) yönelenlerin ve onunla (şeytanla), (Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için) Allah’a şirk koşanların üzerindedir (onları etkiler).
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَّكَانَ آيَةٍ وَاللّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُواْ إِنَّمَا أَنتَ مُفْتَرٍ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿١٠١﴾
101.Ve izâ beddelnâ âyeten mekâne âyetin vallâhu a’lemu bimâ yunezzilu kâlû innemâ ente mufterin, bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Biz, bir âyeti değiştirerek (onun) yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman: “Allah neyi indireceğini bildiğine göre sen sadece bir müfterisin (iftira edensin).” dediler. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ ﴿١٠٢﴾
102.Kul nezzelehu rûhul kudusi min rabbike bil hakkı li yusebbitellezîne âmenû ve huden ve buşrâ lil muslimîn(muslimîne).
De ki: “O’nu (Kur’ân-ı Kerim’i), Rabbinden hak ile âmenû olanları sebat ettirmek için ve müslümanlara (teslim olanlara), hidayet ve müjde olarak Ruh’ûl Kudüs (Cebrail a.s) indirdi.”