وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٨١﴾
81.Ve âteynâhum âyâtinâ fe kânû anhâ mu’rıdîn(mu’rıdîne).
Onlara âyetlerimizi (mucizelerimizi, delillerimizi) verdik. Fakat onlar, ondan yüz çevirdiler.
وَكَانُواْ يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ ﴿٨٢﴾
82.Ve kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminîn(âminîne).
Ve onlar, dağlardan (sağlamlığına) güvenilir evler (yontarak) oyuyorlardı.
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ ﴿٨٣﴾
83.Fe ehazethumus sayhatu musbıhîn(musbıhîne).
Böylece sabah vaktine erenleri (sabaha çıkanları), bir sayha (korkunç bir ses) yakaladı.