قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ ﴿٥٦﴾
56.Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illâd dâllûn(dâllûne).
“Dalâlette olanlardan başka, kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser?” dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾
57.Kâle fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûn(murselûne).
Şöyle dedi: “Ey elçiler! Bundan sonra sizin konuşacağınız konu nedir?”
قَالُواْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٥٨﴾
58.Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîn(mucrimîne).
“Muhakkak ki; biz, mücrim (günahkâr) bir kavme gönderildik.” dediler.