قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤﴾
54.Kâle e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûn(tubeşşirûne).
“Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz? Böyleyken ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi.
قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ ﴿٥٥﴾
55.Kâlû beşşernâke bil hakkı fe lâ tekun minel kânıtîn(kânıtîne).
“Biz seni hak ile müjdeledik. Artık 'ümit kesenler'den olma.” dediler.
قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ ﴿٥٦﴾
56.Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illâd dâllûn(dâllûne).
“Dalâlette olanlardan başka, kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser?” dedi.