فَهَلْ يَنتَظِرُونَ إِلاَّ مِثْلَ أَيَّامِ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِهِمْ قُلْ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ ﴿١٠٢﴾
102.Fe hel yentezırûne illâ misle eyyâmillezîne halev min kablihim, kul fentezırû innî meakum minel muntezirîn(muntezirîne).
Yoksa onlardan önce geçmiş olan günlerin benzerinden başkasını mı bekliyorlar? “Artık bekleyin, muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” de.
ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُواْ كَذَلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنجِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٣﴾
103.Summe nuneccî rusulenâ vellezîne âmenû kezâlike, hakkan aleynâ nuncil mu’minîn(mu’minîne).
Sonra Biz, resûllerimizi ve âmenû olan kimseleri böyle kurtarırız. Mü’minleri kurtarmamız üzerimize haktır.
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي شَكٍّ مِّن دِينِي فَلاَ أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ وَلَكِنْ أَعْبُدُ اللّهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٤﴾
104.Kul yâ eyyuhân nâsu in kuntum fî şekkin min dînî,fe lâ a’budullezîne ta’budûne min dûnillâhi, ve lâkin a’budullâhellezî yeteveffâkum, ve umirtu en ekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dînimden (dînim hakkında) şüphe içinde oldunuzsa (olsanız da) ben, sizin Allah’tan başka taptıklarınıza tapmam. Ve lâkin sizi vefat ettirecek olan Allah’a kulluk ederim. Ve ben, mü’minlerden olmakla emrolundum.”